İnsan, bio-psikososyal bir varlık olarak tanımlanmaktadır. İnsan yavrusu, doğduğunda genel anlamda salt biyolojik bir varlık olmasına karşın, diğer ki yönünü kazanmakta gecikmez. Fizyolojik gereksinmelerini karşılayan çevresiyle çocuk arasında çok çabuk gelişen bir psikolojik ve sosyal bağ oluşur.
Karnı acıktığı için anne göğsüne yönelen çocuk, fizyolojik bir gereksinme olan açlığını doyurduğu gibi, psikolojik bir açlık olan sevgi ve şefkat gereksinimini de giderir. Kendisine sevecenlikle davranan yakın çevresine ilk olumlu tepkilerini gösterdiğinde, gülen yüzlere gülücükle, söylenen sözlere aguularla yanıt verdiğinde, sosyalleşme yolunda ilk adımlarını atmış olur.
Çocuğun tüm yapısıyla birlikte sosyal yönü de giderek gelişir. Sevdiklerine kucak açar. Kendini onlara sevimli gösteren türlü oyunlar yapar. Yabancılardan çekinir ve kaçar. Öpücük yolladığında veya kendinden istenen bir beceriyi gösterdiğinde beğeni kazandığını, sevildiğini öğrenir. Belirli davranışların beğenilmediğini, bunların öfke ve kızgınlıklara neden olduğunu görür.
Yakın çevresinden duyduğu “Oh!… cici… cici…” veya “Aferin benim yavruma gibi sözlerin iyi davranışlara, sertçe söylenen:“Hııı!… Cız !” Yapma bakayım, o kaka !” gibi uyarıların kötü davranışlara karşılık bulduğunu kavrar. Çevreden gelen tepkilerle belirlenen davranışlara ilişkin bu ilk izlenim ve bilgiler, giderek ahlâkî davranışlara ve ahlâk kurallarına temel olur.
Çocuk da ahlâk yapısının üzerinde yükseldiği bu temelin belirlenmesinde, biyolojik yapıyla gelen. Kalıtımsal özler de önemli etkilerde bulunabilir. Bununla birlikte, bu özler üzerinde çevrenin ve eğitimin köreltici olduğu kadar, geliştirici etkisinin de bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Kimi zaman atadan oğula anti sosyal özler geçer. Bunlar, X Y kromozomu ile belirlenir. Bunun yanı sıra, ana baba da alkolizm olması, aile içinde çok şiddetli geçimsizliklerin bulunması, anasız babasız büyüme, kafa travmaları, ansefali gibi durumlar da genel olarak psikopati olarak adlandırılan, yerleşmiş aşırı anti sosyal yapıyı oluşturabilmektedir.
Bu yapıdakilerin, çoğu kez zekâca normal, kimi kere normalin üzerinde kişiler olmalarına karşın, tasa ve sevinç düzeylerindeki aşırı duyarlılık onları dengesiz kılmaktadır. Bu nedenle sürekli olarak topluma ters düşen davranışlara ve suça itilmekten kurtulamazlar. Çocuk olumsuz özler de getirse, aşırı atak eğilimleri de bulunsa, bu nitelikler, olumlu bir yaklaşım ve bilinçli bir yönlendirmeyle yapıcı etkinliklere dönüştürülebilir. Yetişkin bir bireyin iyi veya kötü oluşunun kökleri, onun çocukluğuna değin uzanır ve çocuklukta gördüğü eğitime dayanır. “Ağaç yaşken eğilir. Anasına bak kızını al” gibi atasözlerinin içeriğinde, çocuğa verilecek eğitimin öne, mi vurgulanmaktadır.
Çok Bilmiş Blogcu Anne “ Alim Anne ” sizler için yazdı…. www.alimanne.com Çocuk da Ahlak Yapısının Oluşması konulu yazı sizlere ışık tutması dileğiyle…